24 Ağustos 2013 Cumartesi

Numaran Bende Var

İnsanların kitap, dizi, film seçimleri bence biraz da karakterlerini yansıtır. Yani sürekli polisiye okuyanın, izleyenin kafayı katillerle bozmuş olduğuna şahit olan bir insan olarak bunu söylüyorum. Bu durumda kişiyi diziyle, filmle, kitapla bağdaştırmayalım da diziyi, filmi, kitabı kişiyle bağdaştıralım. Ne diyor bu deli diyorsanız en az bende sizin kadar ne demek istediğimi anlamaya çalışıyorum. Her neyse bunun konumuzla alakası yok.
Sophie Kinsella okuyorsanız kesinlikle bendensiniz. Hatta tüm kitaplarını kitaplığınıza yerleştirmişseniz ben eşittir siz demektir. 


Bu gördüğünüz eski kapağı. Konuya gelmeden önce demek istiyorum ki, kapakta bu kırmızılıktan eser kalmıyor. Kapağın kalitesinden midir yoksa işin esprisi mi budur anlamadım ama o renk soluyor ve yerini beyaza bırakıyor. Bende olan buydu, tabi yeni kapakta nasıldır bilemiyorum.
Öncelikle Sophia Kinsella'nın hayal dünyası nasıldır, nasıl bir kişiliğe sahiptir merak ediyorum. Yani bu kitaplar o kadar eğlenceli ki bir süre sonra, Allah'ını seven üzerime Sophia Kinsella kitapları atsın diyorsunuz. Her bir kitaptaki her bir karaktere ayrı ayrı bağlanıyorsunuz ve buradaki isimler de Sam ve Poppy.


Poppy arkadaşlarıyla gittiği hayır yemeğinde nişan yüzüğünü kaybediyor. Üstelik nişanlısının aile yadigarı olan bir yüzük. Yüzüğü bütün bir gece ararken üstüne bir de telefonunu kaybediyor. Çaresizce otel lobisinde karşılaştığı durumu nasıl aşacağını düşünürken çöp kutusunda bir telefon buluyor ki o telefon o an Poppy'nin gözünde yüzük kadar değerli. Bir an tereddüt etse de terk edilmiş bir telefonu almanın ne gibi bir sakıncası olabilir ki? Derken aslında telefonun bir şirkete ait önemli bir telefon olduğunu direk şirket başkanı Sam tarafından öğrenmesi telefona el koyma niyetinin önüne taş koyuyor. Ancak Sam ile Poppy yüzüğü bulana kadar telefonun onda kalacağına dair bir anlaşma yapıyor. Poppy Sam'in başına bir çok dert açıyor ve aslında bu bir çok dert onları yakınlaştırmaktan başka bir şey yapmıyor. 
Açıkçası Sam'i kitabın sonlarına doğru en az Poppy'i öldürmeyi istediğim kadar çok öldürmek istedim. Karşındakinin de seninle aynı duyguları hissettiğini bildiğin halde düştüğün o tereddütle az kalsın kaçıracağın treni bilseydin sende en az benim kadar kendini öldürmek isterdin. Yine de mutlu sonla biten bir Sophie Kinsella romanı ile karşı karşıya olduğunuzu söylemek isterim.


Yeni kapağımızda işte bu. Aslında kitabı aldıktan sonra kapağının değişmesinden pek hoşlanmayan bir okur olduğumu itiraf etmeliyim. Ancak öyle ya da böyle içerisi aynı olduğu sürece çok büyük bir sorun teşkil etmiyor. Son olarak okumazsanız kendinizi en yakın köprüden atmanızı tavsiye ederim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder