Once Upon A Time

Öyle her diziyi izleyen insanı anlamıyorum. İzlediğiniz belli başlı diziler olmalı. Bir gün izlediğim dizi sayısı gözüme öyle az göründü ki- o gün izleyecek bir şey bulamadığım için- yeni bir diziye başlayayım dedim.

Arkadaşımın biri zamanında Once Upon A Time tam senlik, bir bak derim, demişti. Eh fırsat bu fırsat açtım baktım.

E bir de konuya baktım ki, masal mı bu yahu? Etkisi bıraktı başta, ta ki başlayana kadar. Evet olay masaldan başlıyor ancak lütfen dürüst olun, kimin aklına gelirdi bu kurgu?

Kötü cadımız yapmış yine cadılığını bütün kahramanları tıkmış dünyada bir kasabaya. Bir de hepsine geçmiş yaşantılarını da unuttur mu oh. Ama her kötülüğün yanına kar kalmadığı bir dünyadayız öyle değil mi? Masaldan da gelseniz efsaneden de gelseniz kötülük eden kötülük bulur felsefesi yakanızı bırakmaz.

Neyse karakterlerle olayı anlatayım en iyisi.

Kahramanlarımız belli değil ancak ana afiş olarak ele bunu alalım. Ve cadımızla başlayalım.

İşte Kötü Kraliçe, işte Regina. Kesinlikle namını boşa çıkaramayacak kadar kötü. Yine de içinde iyilik olduğuna inanıyorum, izledikçe sizde anlarsınız. Ancak huylu huyundan vazgeçmez, bu kadın da kötülükten vazgeçmez.

Bazı izleyiciler Pamuk'tan bile daha güzel olduğunu düşünüyor, eh fotoğraf ortada. Gerçekten de güzel bir kadın. Pamuk'tan güzel olup olmadığına siz karar verin artık. 

Pamuk, Pamuk dedik. Kimdir bu Pamuk? 

 Nam-ı değer Pamuk. Yani Pamuk Prenses. Pamuk Prenses ile alakası olmadığını düşünenler var ancak bence bakıldığı zaman böyle bir andırıyor sanki. Dünyada ki adı da Mary Margaret. İşte işin en saçma yanı, saçları dünyada kısa. Yahu kadın koskaca Pamuk Prenses, zaten benzemiyor diye çığırıyor herkes e saçları ne diye kesersiniz? Yine de sevdim ben bu kızı. Bir kaç aptallığı oluyor dizide, öldürmek istediğiniz anlar olmuyor değil. Yine de seveceğinizi düşünüyorum. Gelelim Beyaz Atlı Prensimize.

Ve prensimiz de burada. Dünyadaki adı David. Bu adamı dünyada sevemedim. Sizde sevmeyeceksiniz. Masal alemindeki delikanlı gitmiş de böyle bir budala nasıl gelmiş eminim merak edeceksiniz. Açıkçası senarist o konuda biraz zortlamış. Ancak masaldaki prense bayılacağınıza eminim. Şimdi sırada sürpriz yumurtamız var.

Şimdi diyeceksiniz ki bu kim? Hani demiştim ya hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz diye. İşte kötülüğün karşılığı; Emma. Bu kızımız Pamuk ve Yakışıklı'nın kızı. Daha yeni doğduğu sırada laneti yaymaya başlayan kötü cadıdan tek etkilenmeyen kişi olan Emma, tüm bu masal kahramanlarının tek umudu. Kız biraz soğuk evet, ayrıca bu nasıl kızı olur ya Pamuk kadar yaşlı duruyor dediğinizi duyar gibiyim. Ancak kasabada kimse gözle görünecek kadar yaşlanmıyor, yani yaş olarak benzemeleri ondan. Zaten dizide 28 yaşında olarak geçiyor. 

Şimdi işin içinde bir de kötü adam var, ona gelelim.

Rumplestiltskin. Bu nasıl isim be? Evet  kesinlikle, bu adama siz seslenene kadar çoktan gitmiş olur, eheh. Bu kahramanımızın hikayesi bambaşka. İzleyince de anlayacaksınız ve garip bir şekilde bu adamı seveceksiniz. Kendi adıma, sevdim yani. Yine de geçmişinden dolayı kızacaksınız ve o an bir soğuma yaşayabilirsiniz. Her neyse, olaya bakış açınıza şu da eklenecek; insanın kaybedecek bir şeyi kalmayınca kendini kaybediyor. 

Bu adam hemen herkesle kendi çıkarana anlaşma yapan ve anlaşmaya uymayanı da fena yapan bir çeşit büyücü. O konuma nasıl geldiğini ise izleyince göreceksiniz.

Şimdi bir sürpriz yumurtamız daha var.

Minik Henry. Emma'nın oğlu. Pamuk'un torunu. Böyle söyleyince çok ilginç oluyor değil mi?

Her şeyi başlatan kahramanımız bu. Mary Margaret'in Henry'e verdiği masal kitabıyla Henry olayı çözüyor. Emma'yı buluyor ve olaylar gelişiyor. Emma Henry'ye inanmasa da ters bir şeyler olduğunu anlıyor ve kasabada kalmaya karar veriyor. Unutmadan, kasabada yaşayan hiçbir kahraman burayı terk edemez. Emma'nın lanetten etkilenmediğini söylemiştim, Emma ve bu ufaklık hariç hiç kimse çıkamaz olarak o kuralı değiştirsek iyi olur.

Yarım yamalak anlattım ancak bende henüz bitirmedim, yani izlemenizi önerir saygılar dilerim. :)