12 Kasım 2013 Salı

Hiyokoi: Hiyo'nun Aşkı



Animasyonların ayrı bir sevimliliği var bence. Hele böyle 20-30 dk.lık olanları benim gibi sınav mağdurları için  biçilmiş kaftan. 


Hiyo'nun hikayesine gelecek olursak, lise öğrencisi Hiyori  trafik kazası geçiyor ve bunun üzerine bir yıl boyunca okula ara vermek zorunda kalıyor. Ancak okula tekrar başlamak için hiçte acelesi yok. Çünkü aradan geçen uzun bir süreden sonra tekrar insanların arasına karışmak kolay değil. Özellikle Hiyori  gibi utangaç olanlarımız için hiç kolay değil. Tabi arkadaşlarına oranla fazlasıyla ufak olduğu ayrıntısı da işin içine sokarsak.


Hiyori sınıf arkadaşlarına kendini nasıl tanıtacağı derdiyken sınıfa yeni sınıf arkadaşı Hirose girer ve şansa bakın ikisi de yan yana sıralarda oturur. Bu zaman boyunca Hiyori Hirose'nin ne kadar açık sözlü, gülebilen ve fazlasıyla arkadaşı olan bir insan olduğunu gözlemler. Ayıca Hiyori'den (1.40) de Hirose'nin (1.90) uzun olduğu aşikardır. 


Derken Hiyori yakın arkadaşı ve Hirose sayesinde bu utangaçlığından yavaş yavaş sıyrılmaya başlar. 
İzlerken çok eğlendim ve Hirose'nin Hiyori ile uğraşmaları çok tatlıydı. Yayın 20 dk.lık bir bölümü kapsasa da mangası daha uzun. İzledikten sonra okumak isterseniz internette bulabilirsiniz. İyi seyirler dilerim. 

8 Kasım 2013 Cuma

Witches Of East End

Fazlasıyla hilekar davranıp dizi listeme yenisini daha eklemiş olmam bir yana -zaten dizi listem kabarık değil- bu yıl ciddi anlamda sağlam diziler olduğunu savunma mekanizmamın harekete geçmesi üzerine buraya yazmak istiyorum. The Orijinals'dan sonra -buna daha sonra değineceğim- kendime verdiğim sözü bozarak bu dizeye de başlamış bulunmaktayım. 


Fantastik kitap okurları Melissa De La Cruz dersem ne demek istediğimi anlarlar sanırım. Kadının Asil Kan Serisi'nden açıkçası pek bir şey anlamamıştım. O yüzden bu yazara karşı ön yargılıydım ki kitap konusunda hala öyleyim ve bu yeni seri artık yeni olmaktan çıkmış ve dizisi çekilmeye başlamış. 6. bölüm de yanılmıyorsam pazartesi günü yayınlanıyor. Yani yolun yarısındalar. Henüz 3 bölüm izlemiş bir izleyici olarak yorumlamam gerekirse;


Geçmişten günümüze kadar yaşamış bir anne ve iki kızının bu süre boyunca sürekli ölüp tekrar doğmalarıyla oluşan bir kısır döngü. Bu,ailenin üzerindeki bir lanetmiş ancak neyden kaynaklı olduğunu ilk 3 bölümde açıklamadılar. 
Joanna (anne) uzun süre boyunca yaşamış ve kızlarının bu süre boyunca ölümlerini milyonlarca kez izlemek zorunda kalmış ancak bu sefer hikayenin sonunu değiştirmeye kararlı.
Derken bir gün Wendy (kızların teyzesi) kötü haberle Joanna'nın kapısına dayanır. 
Joanna ve kızlarını dünyadan 'tamamen' silmeye kararlı bir düşman vardır karşılarında ancak geçmişten bu tarafa o kadar çok düşmanı vardır ki Joanna'nın kim olduğunu 3 bölümdür bulamadılar. 


Kızlarını kesinlikle korumaya yeminli Joanna. Aynı şeyleri tekrar yaşamak onu çok yıpratmış ve kızlarını kim olduklarını öğrenmemeleri için elinden geleni yaparak yetiştirmiş otoriter aynı zamanda düşmanı bol anne. Çok güçlü olduğundan bahsedilip duruyor ancak henüz öyle bir güç gösterisiyle karşı karşı değiliz. Biraz soğuk duruyor ancak oyunculuk şimdilik iyi.


Dizide kesinlikle bayıldığım karakter Wendy. Joanna'nın aksine otorite kurmayı, kuralları sevmeyen biraz da çılgın teyze. Her cadı olayında kedi olmazsa olmazdır ya, işte burada kedimiz Wendy oluyor. Kendisi şekil değiştirici. 9 canı varmış sözde ama 3 bölümde 2 kere öldü hadi bakalım. Oyunculuğunu beğendim. 


Büyük kız Ingrid. Büyüsünü akıl yoluyla kullanan ve tabi ki zeki cadı. Bu büyüdür cadıdır olaylarına başta sıcak bakmıyor yaptığı bir hatadan dolayı. Ancak zamanla sevecek gibi. Bir de büyü yazma gibi bir yeteneği var. Biraz yaşlı göründü gözüme ama fena değil.


Asi cadı Freya. Her dizinin hoyrat bir tipi vardır. Ancak bu hoyrat cadı daha ilk bölümden nişanlandı. Üstüne bir de nişanlısının erkek kardeşiyle ilgili hiçte münasıp olmayan rüyalar içerisinde buluverdi kendini. E buradan da anlayacağınız üzere onun büyüsü de kalpten geliyor. İnsanların duygularını okuyabiliyor ve insanları birbirine aşık edebilmek gibi bir yeteneği olduğundan söz edildi ancak henüz kimseyi kimseye aşık etmedi. 


Şu an fena ilerlemiyor ancak gelecekte ne yönde seyreder kestiremiyorum. Sonuçta The Secret Circle da çok güzel ilerliyordu ancak 2.sezonu göremedik. Cadılara karşı ayrı bir ilgim olmasından dolayı benim dikkatimi çekti. İzlemek için yeni şeyler arıyorum diyorsanız tavsiyemdir. :) 

1 Kasım 2013 Cuma

Boş Günler: The Last Song I'm Wasting On You


Şu sıralar günlerin nasıl geçtiğini hiç bilmiyorum. Derslerim iyice yoğunlaşmış durumda. Ancak geçen seneye göre daha rahatladığımı itiraf etmek zorundayım. Yine de ne kadar çalışırsam çalışayım sanki hiç çalışmamışım da tüm günüm boş geçmiş gibi hissediyorum. Günler gereğinden fazla hızlı akıp gidiyormuş gibi geliyor.
Fazlaca ihmal ettim buraları da. Ki bunlar ilk ihmal edişlerim olmayacak belli ki. Aslında burası içimi dökmek için, kafamı dağıtmak için oluşturduğum bir yer. Tüm planlarımı arkasında bırakıyor şu sınav illeti.
Eh böyle bir ruh halindeyken kendimi bulmama yardım eden o sese sığınıyorum. Amy Lynn Lee.
Aşk acısı falan da çekiyor değilim ancak, Bu Senin İçin Harcadığım Son Şarkı, diyelim. :)

Sparkling grey, am I the only way?
-Parlayan gri,ben sadece o şekilde miyim?
Any more than a whisper
-Bir fısıltadan daha hiç
Any sudden movement of my heart
-Kalbimin yerinden oynadığı ani bir anda
And I know, I know I'll have to watch them pass away
-Biliyorum,onların gelip geçişini izlemek zorunda olacağımı biliyorum
Just get through this day
-Yalnızca bu günün geçmesine rağmen
Give up your way, you could be anything,
-Yolundan vaz geç,bir şey olabilirdin
Give up my way,
-Yolumdan vazgeç
and lose myself,
-Ve kaybet kendimi
not today
-Bugün değil
That's too much guilt to pay
-Büyük bir suçluluk payı var ortada
Sickened in the sun
-Güneşi tiksindir
You dare tell me you love me
-Beni sevdiğini söylemeye cesaret et
But you held me down and screamed you wanted me to die
-Ama beni aşağı tuttun ve beni öldürmek isteyerek haykırdın
Honey you know, you know I'd never hurt you that way
-Tatlım biliyorsun,seni asla bu şekilde incitmek istemediğimi biliyorsun
You're just so pretty in your pain
-Sen sadece kendi acında zarifsin
Give up my way, and I could be anything
-Yolumdan vazgeç ve bir şey olabilirdim
I'll make my own way
-Kendi yolumu yapacağım
Without your senseless hate....hate...hate.....hate
-Senin duygusuz nefretin olmadan,nefretin...nefretin...nefretin..
So run, run, run
-Bu yüzden koş,koş,koş
And hate me, if it feels good
-Ve nefret et benden
I can't hear your screams anymore
-Senin çığlıklarını duyamıyorum
You lied to me
-Bana yalan söyledin
But I'm older now
-Ama daga olgunum artık
And I'm not buying baby
-Ve satın almıyorum
Demanding my response
-Cevap vermemi istiyorsun
Don't bother breaking the door down
-Kapıyı kırmayı dert etme
I found my way out
-Kendi çıkış yolumu buldum ben
And you'll never hurt me again
-Ve beni tekrar incitemeyeceksin asla
-Akormerkezi

21 Ekim 2013 Pazartesi

Hauru no Ugoku Shiro: Howl'un Yürüyen Şatosu


Bazen hayatın bizi nereye getireceğini bilemiyoruz. Uzaktan baktığımız bir şeyin aslında yarın kadar uzak olduğunu bilemeyişimiz gibi. Tıpkı Sophie'nin bugün şapka yaparken yarın yollara düşmek zorunda oluşu gibi.


 Yürüyen Şato Diana Wynne Jones isimli bir İngiliz yazarın kitabı imiş. Bende bunu ikinci izleyişimde öğrenmiş oldum. Bir şeyi ikinci kez okumak, izlemek bence kaçırdığınız şeyleri görmenizi sağlıyor. 
Bu hikaye de geçimini şapka dükkanında şapka yapıp satarak geçiren Sophie'nin birden büyükanne Sophie oluşunu ve bu büyüden kurtulmak için de yollara düşüşünü anlatarak başlıyor. 

Sophie -yakışıklı- Howl ile karşılaşıp da ondan etkilendiğini hissettiği zaman aslında düşündüğü şey, Howl'un güzel kızlardan hoşlanan biri olduğu ve bir daha onu görmek, konuşmak şansının olmayacağı. Ancak Howl ile karşılaştığı için Kötülükler Cadısı Sophie'yi yaşlı bir kadına çeviriyor ve cebine de Howl için bir mesaj bırakıyor. Sophie tatlı bir büyükanne olmaktan elbette memnun değil. Bu büyüyü bozabilecek bir büyücü bulmak umuduyla düşüyor yollara. Derken yolda Sophie gibi bir büyüye maruz kalmış bir korkulukla karşılaşıyor.


Korkuluk Şalgam -Sophie Ona bu ismi veriyor- Sophie'ye yardım ediyor ve Sophie, Şalgam sayesinde Yürüyen Şato'ya giriyor. Burada Howl'un işlerine bakan küçük bir çocukla ve şatonun yürümesini sağlayan Calcifer ile tanışıyor ve burada temizlikçi olarak işe başlıyor. Şatoyu o halde görünce kendi odanız gözünüze pırıl pırıl gelecek. :)

Tüm bunlar olurken Howl komşu ülkede çıkan savaşta ülkeye yardım ediyor ve bunu yapmak hiçte kolay olmuyor.


Bu hikaye Howl'un savaş yüzünden aldığı yaraları -manevi anlamda- Sophie'nin tamir etmesini ve Sophie'nin büyüsünü aralarındaki aşkın bozuşunu anlatıyor. Keyifle ikinci kez de izledim. Üçüncü, dördüncü, beşinci... kez de izlerim. İzlemenizi şiddetle tavsiye eder, iyi seyirler dilerim.

29 Eylül 2013 Pazar

Ratutay


Kötü bir haftanın sonunda en iyi gelişme Google'ın iyileşiyor olması. Tabi bunun mutluluğu ile oturup animasyon izleyeyim dedim. Yorumunu yapmakta sabaha düştü.


İnsanlar kendilerini neyin beklediğini bilmezler. Ama neyin beklediğini hayal ederler. Hayal kurmakta bir sıkıntı yoktur, hele ki kendine ve hayaline inanırsan. İşte bizi buna inandıran küçük fare Ramy oluyor.
Herkes farelerin koku alma duyularının güçlü olduğunu bilir ancak Ramy'nin öyle bir burnu var ki sanki Ramy'nin burnu yokta burnun Ramy'si var. 


Ramy diğer fareler gibi çöpten bulduğu yiyecekleri yemek istemiyor. Ona göre bir şeyleri toplamaktansa bir şeyleri yapmak daha güzel bir şey. Hele ki Ramy gibi burnunuz varsa ve neyi nasıl yapmanız gerektiğini biliyorsanız.
 O ve sülalesi Fransa'nın küçük bir kasabasında yaşıyor. Tek işleri toplamak ve yemek. Ancak Ramy zaman zaman kendi evine yakın bir ihtiyarın evine gidip orada baharatları, yiyecekleri tanıyor ve bir gün televizyonda dünyaca ünlü Fransız Aşçısı Auguste Gusteau'un bir konuşmasına denk geliyor ve ünlü aşçı 'Herkes aşçı olabilir' diyor. Bu söz Ramy'ye cesaret veriyor ve ihtiyar kadının evine girerek kendince bir şeyler yapıyor. Tabi bu kendisinin ve ailesinin başına bela açıyor ve sülalece kasabayı terk ederken Ramy ailesinden ayrı düşüyor. 


Ve Ramy kendini Auguste Gusteau''un restoranında buluyor. Burada ikinci kahramanımız Larousse devreye giriyor. Kendisi babasız büyümüş ve annesini kaybetmiş olan Larousse Gusteau'nun lokantasına bir temizlikçi olarak işe alınıyor. Laurosse aynı zaman Gusteau'nun oğlu ancak bunu ilerleyen zamanlarda öğreniyor. Ramy aşçılara ve yemeklere hayranlıkla bakarken bir yandan da bu kadar insan içinde olmanın tedirginliğiyle çıkmanın yollarını arıyor derken sakar Larousse'nin çorbanın yarısını yere döktüğünü, içine bilmediği bir sürü şey attığını fark ediyor ve duruma el atıyor bunun sonunda çorba çok beğeniliyor. Herkes Larousse'nin hünerleri sanırken işin ters yüzünde küçük Ramy var. Böylece ikisi beraber çalışmaya başlıyor ve Auguste Gusteau'nun düşmüş olan şöhreti tekrar parlıyor. Ancak Larousse'nin bir anda parlamasına baş şef hiçte sevinmiyor çünkü o Gusteau'nun oğlu her şey ona kalacak -bunu bilen sadece baş şef- ve ondan kurtulmanın yollarını arıyor.


Bir zamanlar Gusteau'nun restoranını kötü eleştirilere tabi tutup aşçıyı üzüntüden öldüren gurme Gusteau'nun parlayan yıldızını tekrar söndürmek için restorana geleceğini duyuruyor ve bu arada Ramy, Laurosse ile tartışarak restorandan ayrılıp tüm sülalesini restorana getiriyor. Bu sırada çaresizce ne yapacağını düşünürken herkes ona o harika yemeklerinden yapması gerektiğini söyleyip duruyor ancak Ramy olmadan hiçbir şey yapamayacağını çok iyi biliyor. 
Son olarak Ramy gelir, Laurosse aşçı arkadaşlarına her şeyi anlatır ve herkes ona sırtını döner. Bir kişi dışında. Ramy ile gün kurtulur ancak Gusteau'nun restoranı fare ihbarı üzerine kapatılır. Laurosse de Ramy ve kız arkadaşı ile küçük bir restoran açarak hayatlarını devam ettirir.
Güzel ve eğlenceli, aynı zamanda verdiği mesajla da insana hayallerinin peşini bırakmamasını öğütleyen bir animasyondu. Tavsiye edilir, iyi seyirler dilerim.

27 Eylül 2013 Cuma

Miley Cyrus-Wrecking Ball


Pek güzel bir hafta geçiremiyorum ne yazık ki.
Google iyileşemedi hala ve kötüye gidiyor. Elimden geleni yaptım ama ne yapsam elimde patladı. Bu da benim şanssızlığım. Kesinlikle evinizde hayvan beslemeyin, çok büyük bir sorumluluk ve büyük bir vicdan azabı böyle hasta olurlarsa.
Bazen hayatta bazı şeyleri anlamak için de böyle şeyler olmalı sanırım. Çünkü aslında çevremden bir kaç kişinin nasıl insanlar olabildiklerini de görmüş oldum. 
Yani bu hafta yıkım güllesi başımda. Bu da bana Wrecking Ball'ı paylaşma dürtüsü verdi. Sözlerinin güzel olduğunu ancak klibi beğenmediğimi söylemek istiyorum. Bir anda bu değişim Miley'ye iyi geldi mi? Bence hayır çünkü çevremde bir kaç severi de olan bu sanatçı, çevremdeki bir kaç hayranını ses olmasa da görüntü olarak kaybetmiş durumda. Yani sen yıllarını daha üsturuplu geçirip sonrasında karşımıza Lady Gaga-Rihanna karışımı bir şey olarak çıkarsan bu çokta olumlu bir tepki toplamaz sanıyorum. 
Bireye değil ürüne bakacak olursak, severek dinlediğim bir şarkıdır. 
Bugün ve hatta bu hafta içinde şanssızlığın ne demek olduğunu iyi anladığımdan, herkese şans dolu bir hafta diliyorum.

21 Eylül 2013 Cumartesi

Fun-Carry On


Bitmeyecekmiş gibi gelen bazı günler olur. Bazen ' Allah'ım bu gün hiç bitmesin. ' dersiniz ve bir saniyede o gün bitmiş gibi gelir. Bazen de sizi bunaltan, daraltan günler olur. Şu an ikinci durumu yaşıyorum. 
Bu günlerde etrafınızı sarmış huzursuzluk, ne kadar kovarsanız kovun hala tepenizde dolanan sinek gibidir. O küçük varlık tüm sinirinizi alt üst eder. 
Yani sizi rahatsız eden şey havada asılı kalır ama yakalayamazsınız. Gün boyu da bunun rahatsızlığını duyarsınız.
İşte böyle bir durumda size;

Eğer kaybolmuş ve yalnızsan
Ya da bir taş gibi batıyorsan
Devam et,

Diyorum.
Bugüne de Fun'dan Carry On diyelim.